Kimi kez düşünceler, kimi kez davranışlarla kendini ortaya koyan bundan muzdarip olan kişilerin daha çok canını sıkan, hatta insanı hayattan bezdiren bir rahatsızlık.
Tamamen davetsizce gelen ve bir türlü uzaklaştırılamayan düşünceler bu rahatsızlığın temelini oluşturur.
Bu takıntılı düşünceler, insanın beynine zamk gibi yapışır, kişi ne yaparsa yapsın o düşünceyi bir türlü çekip çıkaramaz. Tekrar eden ve ayine dönüşen davranışlarda bulunmak zorunda kalır. Gündelik hayat kalitesini, düşünme konforunu düşürür.
Durumu yaşayan kişinin detaycılığı, aynı şeyleri tekrar ediyor olması etrafındakileri bunaltır.
Genellikle 18-25 yaşları arasında görülür. Erkeklerde daha erken yaşlarda kendisini gösterebilir.
Rahatsızlığın psikososyal sebebi olarak aşırı titiz, kuralcı, ritüellere çok yer veren, katı eğitim uygulayan aile ve toplum yapısı gösterilebilir. Bu türden toplum ve aile yapılarının, kişilerdeki mükemmelliyetçilik duygusunu geliştirdiği bir gerçektir. Bu kişiler her anlamda mükemmeli ararken mutluluğu gözden kaçırabilirler.
Psikodinamik temeline bakarsak; anal döneme saplanmayı görürüz yani çocuğa tuvalet eğitimi verildiği esnada bu iki yaş dönemine işaret eder. Tuvalet eğitimi sırasında gösterilen katı tutumun etkisiyle gelişen anal döneme saplanmanın , ilerleyen yaşlarda takıntı hastalığı ile kendini gösterdiği savunulur.
Anal dönemde karşıtlık, inatçılık vardır. Takıntılı kişilerde içlerindeki olumsuz duygulara bunların tam zıttı olan davranışlarla karşı koymaya çalışırlar.
Çocukluktan gelen bu karşıt-tepki savunması ileride başka bir nesneye ya da duruma aktarılır.
Takıntılı kişiler, aşırı düzen isteyen her şeyin yerinde, zamanında ve tam olarak yapılması için büyük gayret gösteren, çoğunlukla para harcayamayan, istifçi, hiçbir eski eşyasına kıyamayan, çevresinde kibar olarak tanınan, haksızlığa tahammül edemeyen, dürüst, başarılı, çalışkan ve mükemmelliyetçi insanlardır. İç hayatlarında sorun yaşayabilirler özellikle çevresindeki insanlar onların kurallarına uymadığı taktirde her şey ters gidebilir. Hayatları birlikte yaşadıkları insanları değiştirmeye çalışmakla geçer.
Bu kişiler aşkta ve evlilikte karşısındakini biçimlendirmeye ve bir kalıba sokmaya çalışmak gibi yanılgıya düşerler
Blog
Aşk Nedir? #2
Bazı düşünürler aşkı; “Erkeğin hayatının bir parçası, kadının ise bütün varlığı” şeklinde açıklamışlardır. Kadınlar, sevdiklerinin ikliminde olmak ihtiyacındadır. Kadının hayatında adanmışlık düzeyi daha yüksektir. Hiç gelmeyeceğini bilse de beklemeyi tercih ettiği için bekler. Bir araştırmada Devamı…
0 yorum